21 Haziran 2006

gökkuşağında iki kuşak

FAHRELNİSSA İLE NEJAD: GÖKKUŞAĞINDA İKİ KUŞAK 18 Mayıs- 27 Ağustos 2006 tarihleri arasında İstanbul Modern’de Fahrelnissa (Fahrünnisa) Zeid ile Nejad (Melih) Devrim’in 180 yapıtının bir araya getirildiği “Fahrelnissa ile Nejad: Gökkuşağında İki Kuşak” adlı sergiyi görmek mümkün. Sergi, Fahrelnissa Zeid ve Nejad (Melih) Devrim’in, sanatçı bir anne ve oğul olarak modern sanatın iki farklı kuşağını temsil etmelerinden yola çıkılarak hazırlanmış. Ancak acaba gerçekten öyle mi? İstanbul Modern’in üst kattaki koleksiyon sergisi olan “Kesişen Zamanlar” sergisi üzerine yazarken [1], Mark Rosenthal’in “Telling Stories Museum Style” adlı yazısında geçen bazı önerilerini aktarmıştım. Rosenthal, yukarıda adı geçen yazısında özetle, müzenin kamuoyu ve sanat dünyası arasında bir aracı konumda olduğundan söz ediyor ve bir müze sergisinde, dileyenin ilgi alanına göre-ki bu sanat tarihi olabilir, sanat kuramı olabilir, estetik olabilir, vs.- serginin sunuş biçiminden bir ayıklama yapması gerektiğini ekliyordu. Rosenthal’in burada küratöre düşen görevi de açık ve net bir biçimde tanımladığını eklemek gerek: Bu ilgi alanlarını karşı karşıya getirmek ve sergiler yoluyla hikâyeler anlatmayı bir araç olarak kullanmak. Zira, yine Rosenthal’in görüşünü tekrarlayacak olursam, bir sergi, ancak ve ancak hikâye anlatabildiği takdirde izleyiciyi yepyeni okumalara kışkırtabilir. [2] “Fahrelnissa ve Nejad: Gökkuşağında İki Kuşak” sergisine geçmeden önce, yine “Kesişen Zamanlar” sergisi sırasında da değindiğim “zaman” kavramını burada da anmakta yarar bulunmakta. Modernite, hepimizin bildiği gibi, bize artsüremli ve eşsüremli bir bakış açısı sunmaktadır ve bu bakış açıları kimi zaman yan yana gelebilirler, kesişebilirler, çatışabilirler. Sanıyorum, ikili bir sergi inşa etmenin güçlüğü de burada yatıyor. İkili bir sergide “kesişme”lerin ya da “çatışma”ların ne denli önemli olduğu son derece açık ve net. Örneğin, bir Van Gogh&Gauguin Sergisi’ni ele aldığımızda, bu serginin Van Gogh ve Gauguin’in birlikte çalıştıkları dönemi, kesişme noktalarını kuşattığını görürüz. Ya da bir Picasso&Matisse Sergisi. Nedir Picasso&Matisse Sergisi’nin hareket noktası. 20. yüzyıla damgasını vuran ve birbirini izleyen iki sanatçının kesişme ve çatışma noktalarını ortaya koymak. Aynı şekilde 24 Şubat-18 Haziran 2006 tarihleri arasında Amsterdam Rijkmuseum’da gerçekleşen Rembrandt&Caravaggio Sergisi’nin de temel mantığı, dönemlerinde, deyiş yerindeyse “ayrıkotu” olan bu iki sanatçının nasıl bir arada incelenebileceği, nasıl birlikte değerlendirilebileceği olmuştu. İstanbul Modern’deki Fahrelnissa Zeid ve Nejad Melih Devrim’i, “gökkuşağı”nı bir yana bırakacak olursak, bu “iki kuşak” sanatçıyı bir araya getiren serginin en büyük handikapı, bir çıkış noktasının olmaması, konseptsizliği gibi görünmekte. Zira sergi, bu iki sanatçının ne kesişme noktalarını lâyıkıyla bir araya getiriyor; ne de ayrılma noktalarını vurguluyor. Sergide yapılan, mekanı konsept yaratmaya yönelik bir araç olarak kullanmak, mekana müdahale etmek yoluyla, aslında halihazırda bekleyen bir kavramı desteklemeye çalışmak yerine, müze mekanını bir galeri gibi kullanarak handiyse bulduğunu duvara asmaktan ibaret. Mekana müdahale edilmemesinin serginin iki kez gezilmesine vesile olduğunu da eklemeden geçmeyeyim. Önce etiketlere sonra resimlere bakarak iki kez gezilen bu sergide, Mark Rosenthal’ın şu ifadelerinin kulaklarda çınladığını da hemen eklemeli: “Hangimiz öğrenciliğimizde bir sanat eseri üzerine bir yazı yazmamız gerektiğinde, objenin (eserin) kendisine bakmak yerine, üzerine yazılan ve kronolojik temele oturan birtakım yazıları okumanın acısını çekmedik. Oysa bir sergi pekâlâ bir kitabın yerine geçmez mi?” [3] Doğrusu, gözleri kamaştıran “gökkuşağı”, sergiden çıkıldığında şunu düşündürüyor: Geçmiş imgesinin, onda kendini amaçlanmış olarak bulmayan her bugünle birlikte, yitip gitme tehdidi taşıdığını; tarihçinin geçmişe bakıp hararetle müjdeler verirken belki de ağzını açtığı anda artık boşa konuştuğunu… [4] Sanırım ben de fazla boş konuştum!!! [1] Burcu Pelvanoğlu, “Kesişen Zamanlar”ı Okuyabilmek/Zaman’ı Kesiştirebilmek”, Sanat Dünyamız, S.98, Bahar 2006, s. 28-38. [2] Mark Rosenthal, “Telling Stories Museum Style”, The Two Art Histories The Museum and The University, Charles W.Haxthausen, Yale University Press, New Haven and London, 2002, s.79. [3] A.g.m., s. 74-75. [4] Walter Benjamin, “Tarih Kavramı Üzerine”, Son Bakışta Aşk, Çev. Nurdan Gürbilek, Metis Yay., İstanbul, 2001, s.41.

10 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
burcu pelvanoğlu dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.